Depresifhastaların, %80ninin iyileştiği belirtilmiştir. Geri kalan beşte bir hastada da şiddeti azalarak devam ettiği gösterilmiştir. •Tedavi edilmediğinde süregenleşerek, yeti yitimine yol açar. Hata intihara kadar gidebilir. •İyileştikten sonra da yineleyebilir.
Herşey tatsız her şey tuzsuz hevesler vefad. 19 Sep 2021
Tekbir nöbet ya da yineleyici nöbetler şek- ancak orta yaşlarda ve özel- lik depresyonlarda intihar oranı daha yüksektir. Depresif hastaların 1/3 ü girişimde bulunur ve
Giriş Depresyon, içinde bulunduğumuz yüzyılda en yaygın, yüksek kronikleşme ve yineleme oranı, önemli intihar riski ve iş gücü kaybı oluşturması nedeniyle ciddi bireysel ve toplumsal bir sağlık sorunudur. Amaç: Bu araştırmada, yürüme egzersizin depresif belirtilere etkisini belirlemek amaçlanmıştır.
Depresyonkalıcı bir hüzün hissine ve ilgi kaybına neden olan bir duygudurum bozukluğudur. Ayrıca major depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da bilinir. Nasıl hissettiğinizi, nasıl düşündüğünüzü, nasıl davranacağınızı etkiler ve çeşitli duygusal ve fiziksel sorunlara yol açabilir.
Hafif derecede mani ve orta derecede depresyon dönemlerinin bulunduğu hafif şiddette bipolar bozukluktur. Belirtiler en az 2 yıl boyunca olmalıdır. Kadın ve erkekte eşit sıklıktadır. Depresif hastaların %15'inde intihar olur. Depresyon tedavi edilmezse 10 ay sürer. Manik atakların yaklaşık yarısı tekrarlar.
a51J. DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI Duygudurum bozuklukları başlığı Amerikan Psikiyatri Birliği APA ve Dünya Sağlık Örgütü WHO tarafından kullanılan bir başlıktır. Önceki yıllarda “DuygulanımAffektif Bozuklukları” başlığı ile tanımlanmaktaydı. Ancak “duygulanım” ve “duygudurum” sözcüklerinin tanımları değiştikten sonra bu bozukluk grubu duygudurum bozuklukları başlığı olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle öncelikle duygudurum ve duygulanımın tanımlamalarının yapılması yerinde olur. Duygulanım affekt Bireyin olaylara, anılara, düşüncelere neşe, öfke, üzüntü, keder gibi duygusal tepkimelerle katılabilme yetisidir. Duyguların gözlenebilen, olay sırasındaki, kısa süreli duygusal dışavurumudur. Yüz görünümü, mimikler ve sözel olarak dışavurulur. Duygudurum mood Bireyin bir süre belli bir duygulanım içinde bulunuşudur. Kişinin iç duygusal durumudur. Başkalarınca gözlenebilir, kendi tarafından anlatılabilir, yaygın ve kalıcı bir durumdur. Kişini dünyayı algıladığı renkler olarak da tanımlanabilir. Bu iki terimi bir benzetmeyle tanımlayacak olursak duygulanım için “hava durumu”, duygudurum için “iklim” benzetmesini yapabiliriz. Duygudurum bozukluklarında ana patoloji duygudurumdadır. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 4. Ruhsal Bozukluklar Tanı ve İstatistiksel El kitabına göre DSM-IV; 2 ana duygudurum bozukluğu tanımlanmıştır. 1. Major depresif bozukluk 2. Bipolar I bozukluk SIklIk ve YaygInlIk Epidemiyoloji Majör depresif bozukluğun MDB yaşam boyu yaygınlığı genel olarak %9-20, erkeklerde %5-12, kadınlarda %10-25 arasındadır. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde %10, tıbbi hastalıkları olanlarda %15’dir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda yaygınlık %10 dolayındadır. Kadınlarda erkeklere oranla 2 kat fazladır. Başlama yaşı 20-50 arasında ortalama 40 yaşları dolayındadır. Her ırk ve sosyoekonomik düzeyde görülmektedir. Boşanmışlarda daha sık görülmektedir. Bipolar I bozukluğun BP yaşam boyu yaygınlığı ise %1 dolayındadır. Kadın /erkek oranı eşittir. Başlama yaşı 6-50 arasında ortalama 30 yaş dolayındadır. Nedenlerİ EtyoloJİ Duygudurum bozukluklarının nedenleri günümüzde biyolojik ve psikososyal nedenler olarak 2 ana başlıkta incelenmektedir. Bu etkenlerin birbirlerini etkileyerek bozukluğa yol açtıkları düşünülmektedir. A. BİYOLOJİK NEDENLER 1. Biyojenik aminler Duygudurum bozukluklarının patofizyolojisinde en çok üzerinde durulan biyojenik aminler norepinefrin NE, dopamin DA ve serotonindir 5HT2. Depresyonda genel olarak NE, DA ve 5HT2 düzeylerinde düşmeden, manide ise artıştan söz edilmektedir. Yapılan çalışmalarda BOS, plazma ve idrarda NE yıkım ürünü olan 3-metoksi 4-hidroksi fenilglikol MHPG, DA yıkım ürünü olan homovalinik asit HVA, 5HT2 yıkım ürünü olan 5-hidroksi indol asetikasit 5HIAA düzeylerindeki değişiklikler gösterilebilmektedir. Kullanılan antidepresan ilaçların etkileri bu nörotransmiterler aracılığı ile ortaya çıkmaktadır. Ancak son yıllarda sadece tek bir nörotransmiterin azalması ya da artması gibi basit bir durumdan çok daha karmaşık bazı değişikliklerin olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca nörotransmiterlerin düzeylerindeki değişikliklerden çok sinapstaki reseptörlerin etkinliğinden ve reseptör duyarlılığındaki değişikliklerden söz edilmektedir. 2. Nöroendokrin değişiklikler Duygudurum bozukluklarında hipotalamus-hipofiz-tiroid ve hipotalamus-hipofiz-adrenal akslarındaki patolojilerden sözedilmektedir. Özellikle adrenal akstaki bozukluğa önem verilmektedir. Depresyonda hipofizden aşırı ACTH salınımı, adrenal bezin ACTH’ya aşırı duyarlılığı nedeniyle adrenalden kortizol salınımında artış olduğu düşünülmektedir. Kortizol salınımı normal kişilerde sirkadiyen ritm gösterir. Sabah saatlerinde artar, akşama doğru düşer. Depresyonlu olgularda ise akşam saatlerinde artış gözlenir. Dışarıdan verilen steroidler kortizol salınımını normalde baskılarlar. Depresyonlu olgulardaki artışı gösteren inceleme Deksametazon Supresyon Testi DST’dir. Ağızdan sentetik steroid olan deksametazon 1mg verilir. Ertesi gün ölçülen kortizol değerlerindeki artış varsa DST’inde nonsupresyon olduğu kabul edilir. Depresyonlu olgularda %50 dolayında nonsupresyon görülmektedir. Ancak DST nonsupresyonunun yalancı pozitiflik gösterdiği durumlar nedeniyle günümüzde sağaltıma yanıtı izlemek için yardımcı bir inceleme yöntemi olarak kullanılmaktadır. Diğer önemli değişiklik tiroid eksenindeki değişikliklerdir. Özellikle dirençli depresyonlarda subklinik hipotiroidi gözlenebilir. Depresyonda TRH’ya TSH yanıtında azalma, T4 düzeyinde yükselme görülebilir. Hipotiroidizmin hızlı döngülü Bipolar bozuklukla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle depresyonlu olgularda tiroid hormonları, TSH, tiroid antikorları, gerekirse TRH stimülasyon testleri yapılmalıdır. 3. Kalıtımsal nedenler Duygudurum bozukluklarında kalıtımsal yatkınlık sözkonusudur. Yapılan aile çalışmalarında MDB’da 1. yakınlarda depresyon riski normal kontrollere göre 2-3 kat, BP’da ise 8-18 kat fazladır. İkiz çalışmalarında ise monozigot ikizlerde dizigot ikizlere göre risk daha fazladır. Moleküler biyoloji alanında yapılan çalışmalarda bu genetik geçişin türü kesin olarak belirlenememiştir. BP’da 5,11 ve X kromozomu ile ilişkili çalıtmalar yapılmaktadır. 4. Beyinde yapısal bozukluklar Yapılan beyin görüntüleme çalışmalarında BBT, MRI, SPECT MDB’da frontal lopta ve kaudat çekirdekte küçülme, frontal kortikal kan akımında azalma, BP’da ventriküllerde genişleme gözlenmektedir. 5. Uyku bozuklukları MDB’da özellikle uyku EEG’sinde bazı değişiklikler gözlenmektedir. REM latansında kısalma, uyku başlangıcında REM yoğunluğunda artış, ilk REM periyodunun uzaması, uyku başlangıcının gecikmesi ve delta uykusunun azalması gibi değişiklikler görülür. Özellikle REM latansındaki kısalma depresyona yatkınlık göstergesi olarak ele alınmaktadır. Biyolojik beden saati sirkadiyen ritm Duygudurum bozuklukları ile biyolojik beden saati arasında ilişki kurulmaktadır. Duygudurum bozukluklarının mevsimsel özellikler göstermesi, döngüsel oluşu, uyku bozukluklarının bulunuşu, biyolojik beden saatini düzenleyen melatonindeki değişikliklerin gösterilmesi bu varsayımı desteklemektedir. B. PSİKOSOSYAL NEDENLER 1. Yaşam olayları Yaşam olayları ve çevresel stres etkenlerinin duygudurum bozukluklarında özellikle ilk atakta etkili oldukları, nörotransmiter düzeylerinde değişikliklere neden olarak daha sonraki ataklara yol açtığı düşünülmektedir. Ayrıca erken yaştaki kayıp ve ayrılıkların reseptör düzeyinde değişiklikler yaptığı ve ileri yaşlarda depresyona yatkınlık oluşturduğundan sözedilmektedir. 2. Hastalık öncesi premorbid kişilik Hastalık öncesi kesin bir kişilik tipi belirlenememesine karşın oral bağımlı, obsesif kompulsif ve histrionik kişilik özelliği olanlarda depresyona eğilim olduğu düşünülmektedir. 3. Psikoanalitik kuram Psikoanalitik kurama göre depresyonda bir sevgi nesnesi kaybı sözkonusudur. Yaşamın erken dönemlerinde bozuk anne-çocuk ilişkisi nedeniyle sevgi nesnesine karşı ikili ambivalan duygular sevmek-nefret etmek gibi gelişmiştir. Bu sevgi nesnesi özsever narsisistik desteklerin sağlandığı bir nesnedir. Aynı zamanda bu kişiler katı-acımasız, cezalandırıcı üstbenlikleri süperego olan kişilerdir. Herhangi bir nedenle bilinçdışı yada gerçek bu nesneye karşı bir kayıp duygusu yaşandığında, kayıptan doğan gerginliği azaltmak için sevgi nesnesi içe atılır introjeksiyon. Sevgi nesnesine karşı olan ikili duygular kişinin kendisine yöneltilir. Böylece kişinin özsaygısı azalır, kendini değersiz ve suçlu görmeye başlar, depresyon gelişir. 4. Benlik ego Psikolojisi Bu kurama göre benliğin 3 alanda özsever amaçları vardır. Bunlar; değerli ve sevilen biri olmak; güçlü ve üstün olmak; iyi ve seven olmaktır. Eğer yaşamda bu istekler gerçekleştirilemezse, engellenirse benlik kaygı ve çatışmaya girer. Bu özsever engellenme sonucunda özsaygı düşer ve depresyon gelişir. 5. Bilitsel kognitif kuram Çocukluk çağında yaşanan deneyimler bazı temel düşünce ve inanç sistemlerinin oluşmasına neden olur. Oluşan bu şemalar kişinin erişkin yaşamında kendine ve dünyaya bakışını ve davranışlarını biçimlendirir. Bu şemalar katı, değişime karşı dirençli ve aşırılık özelliklerini taşırlar. Herhangi bir yaşam olayında bu gizli kalmış şemalar alevlenir. Ortaya olumsuz otomatik düşünceleri çıkarır. Bu olumsuz otomatik düşünceler kişinin bulunduğu durumla ilgili verilerin işlenmesi sırasında oluşan bilişsel hatalar ve çarpıtmalar sonucunda oluşur. Depresyonda bu hatalı bilgi işleme süreci sonucunda ortaya olumsuz bilişsel üçlü çıkar. Bunlar dünyaya, kendine ve geleceğe karşı olumsuz üçlü olarak tanımlanır. Bu olumsuz bakış sonucunda depresyon gelişir. 6. Davranışçı kuram Erken yaşam dönemindeki deneyimlerle kişiler çeşitli davranış biçimlerini öğrenirler ve kendi yaşamlarında uygularlar. Bu kurama göre depresyon bir öğrenilmiş çaresizlik durumudur. TANI VE SINIFLAMA Duygudurum bozuklukları DSM-IV’de MDB ve BP olarak 2 ana başlıkta sınıflandırılmıştır. Bu bozukluklarda gözlenen iki ana klinik tablo vardır. Bunlar depresyon ve manidir. Bu klinik tabloların bulunuş biçimine göre olgular değerlendirilir ve tanımlanır. Depresyon, derin üzüntülü bir duygudurum içinde düşünce, konuşma ve hareketlerde yavaşlama; değersizlik, yetersizlik, küçüklük duygu ve düşünceleri ile fizyolojik işlevlerde yavaşlama ile giden bir sendromdur. Mani ise neşeli, coşkulu bazen öfkeli bir duygudurum içinde düşünce, konuşma ve hareketlerde hızlanma; güçlülük ve büyüklük düşünceleri ile giden bir sendromdur. DSM-IV’e göre Major Depresif Bozukluk tanı ölçütleri A. En az 2 hafta süreyle aşağıdaki ölçütlerden 5 ya da daha fazlasının bulunması 1. ya da 2. Tanı ölçütü kesinlikle bulunmalıdır Hemen hergün günboyu süren çökkün duygudurum Hemen hergün gün boyu süren belirgin ilgi ve istek azlığı, zevk alamama Belirgin kilo kaybı Uykusuzluk ya da aşırı uyuma Psikomotor ajitasyon ya da retardasyon Enerji azalması, yorgunluk Dikkati toplamada güçlük, konsantrasyon kaybı Değersizlik, yetersizlik ve suçluluk duyguları Ölüm düşünceleri, planları ve girişimi B. Bu semptomlar bir mikst epizodun tanı ölçütlerini karşılamamaktadır. Sosyal, mesleki ve diğer alanlarda işlevsellikte bozulmaya neden olur. Madde kullanımına ya da genel bir tıbbi duruma bağlı değildir Bu belirtiler yasla açıklanamaz Bu tanı ölçütleriyle değerlendirilen MDB’un şiddetine, gidişine ve ek özelliklerine göre alt tiplendirmeler yapılır. Depresyon şiddeti hafif, orta ve ağır olmak üzere 3’e ayrılır. Eğer olguda psikotik özellikler sanrı, varsanı, gerçeği değerlendirmede bozulma varsa “psikotik özellikli depresyon” olarak adlandırılır. Depresyonda sıklıkla depresif temalı sanrılar suçluluk, hastalık, ölüm, cezalandırılma, nihilistik sanrılar görülür. MD’nun %15’i psikotik özellikli depresyondur. Klinik olarak daha ağır ve kötü gidişli bir tiptir. Özkıyım düşünceleri psikotik depresyonda daha sıktır. Eğer depresyonlu hasta tek depresyon atağı geçirmişse “MDB-tek epizod” olarak tanı konur. Eğer birden fazla atak geçirilmişse, yineleyen depresyon atakları varsa “MDB-yineleyici” olarak tanı konur. Depresyon epizodunun kesitsel özelliklerine göre de alt tiplendirmeler yapılır. i. Melankolik özellikli Tüm etkinliklere karşı ilgisizlik ve zevk alamama, çökkün duygudurum, sabaha karşı erken uyanma, sabahları belirtilerde artış, psikomotor ajitasyon ya da retardasyon, ağır suçluluk duyguları, belirgin kilo kaybı vardır. ii. Katatonik özellikli Motor hareketsizlik ya da stupor, ağır negativizm, mutizm, ekolali, ekopraksi, katalepsi, balmumu esnekliği, stereotipi gibi özellikler bulunur. iii. Atipik özellikli Duygudurumda tepkisellik, olumlu olaylarda geçici düzelmeler, kilo alımı, iştah artışı, aşırı uyuma, kol ve bacaklarda kurşun gibi olma duygusu, kişilerarası reddedilmeye karşı duyarlılık, birlikte bunaltı bozukluklarının bulunması gibi özellikler gösterirler. iv. Postpartum depresyon Doğumdan sonraki ilk 4 hafta içinde ortaya çıkmıştır. DSM-IV’e göre Bipolar I Bozukluk Tanı ölçütleri Manik nöbet tanı ölçütleri A. En az bir hafta süreyle yükselmiş, taşkın ya da irritabl duygudurum döneminin olması B. Aşağıdaki belirtilerden 3 ya da daha fazlasının bulunması Öz saygıda artma, büyüklük düşünceleri grandiyosite Uyku gereksiniminde azalma Aşırı konuşkan olma, baskılı konuşma Fikir uçuşmaları Dikkat dağınıklığı Psikomotor ajitasyon, amaca yönelik etkinliklerde artma Kötü sonuçlar doğurma olasılığı yüksek, zevk veren etkinliklere katılma C. Bu semptomlar mikst epizodun tanı ölçütlerini karşılamamaktadır. D. mesleki ve toplumsal itlevlerde önemli sorunlara neden olur ya da başkasına zarar vermesini önlemek için hastaneye yatırılmayı gerektirecek kadar ağırdır ya da psikotik özellikler gösterir. E. Bu belirtiler madde kullanımına bağlı değildir. Manik atak alt tiplendirmeleri a. Atak şiddetine göre hafif, orta ve ağır olarak ayrılır. b. Psikotik özellikler varsa “psikotik özellikli mani” olarak adlandırılır. Sanrılar daha çok büyüklük, güçlülük, zenginlik, bilginlik temalı sanrılardır c. Kesitsel özelliklerine göre katatonik özellikli ve postpartum başlangıçlı olarak gidişine göre mevsimsel özellikli atakların sıklıkla aynı mevsimlerde yinelemesi ve hızlı döngülü bir yılda 4’den fazla atak olması olarak ayrılır. Hipomani tanı ölçütleri A. Son 4 günde mizaçta kabarma, yükselme ve artışın olması B. Manik atak B tanı ölçütündeki belirtilerin 3 ya da daha fazlasının bulunması C. Bu epizod sırasında kişinin semptomatik olmadığı zamanlardakinden çok farklı olarak işlevsellikte belirgin bir değişiklik olur. D. Duygudurum bozukluğu ve işlevsellikteki değişiklik başkalarınca da gözlenebilir bir düzeydedir. E. Bu epizod toplumsal ve mesleki itlevsellikte bozulmaya neden olmaz ve psikotik özellik göstermez F. Bu belirtiler bir maddenin ya da tıbbi durumun direkt etkisine bağlı değildir. DEPRESYONDA KLİNİK ÖZELLİKLER Depresyonda ana belirti çökkün duygudurum ve ilgi-istek azalmasıdır. Genel olarak depresyon tanımlandığında 4 alanda bozulma görülür. 1. Duygudurum alanı Çökkün, kederli, üzgün ve acı verici duygular baskındır. Bu duygular hastanın kendisi tarafından söze dökülebilir. Yüz görünümünden, ses tonundan ve davranışlarından anlaşılabilir ya da yakınları üzgün ve mutsuz olduğunu anlatır. İlgi ve istek azlığı, hoşlandığı etkinliklerden ve yaşamdan zevk alamama anhedoni belirgindir. 2. Psikomotor etkinlik daha sıklıkla psikomotor yavaşlama belirgindir. Devinimlerde yavaşlama, yorgunluk, bitkinlik, konuşmada yavaşlama, zamanın yavaş geçmesi görülür. Psikomotor ajitasyon da olabilir. 3. Bilişsel alan Düşünce içeriğinde kayıp düşünceleri, umutsuzluk, karamsarlık, yetersizlik, değersizlik, suçluluk ve ölüm düşünceleri olur. Geçmiş hatalarla uğraşma, cezalandırılma düşünceleri ve depresif temalı sanrılar olabilir. 4. Vegetatif alan Uyku ve iştah bozuklukları, menstürel düzensizlik, cinsel isteksizlik gözlenir. Ruhsal Durum Genel görünüm Dıştan bakıldığında depresyondaki hastalarda psikomotor alanda yavaşlama sıktır. Devinimlerde yavaşlama, belli postürde kalma, kendiliğinden devinimlerde azalma ile kendini gösterir. Olguların dış görünümü ağır çekimde bir filmi izliyormuş izlenimi verir. Katatonik davranış görülebilir. Yüz görünümlerinde kaşlar çatık, nasolabial sulkuslar belirginleşmiş, kederli bir görünüm olabilir, buna “omega melankolika” denir. Özellikle yaşlılarda psikomotor ajitasyon görülür. Huzursuzluk, sıkıntı, ellerini ovuşturma, giysilerini çekiştirme, saçlarını oynama gibi görünümlerle dışavurulur. Konutma ve ilitki kurma Alçak ses tonu ve yavaş ritmde konuşurlar. Sorulan sorulara geç ve güç yanıtlar verirler. Konuşma ve ilişki kurma ağır durumlarda iyice bozulabilir, hiç konuşmayabilir. Konuşmaya karşı ilgisiz ve isteksizdir. Düşünce akışı Çağrışımlar belirgin olarak yavaşlamıştır. Düşüncelerin birbirini izlemesi azalmıştır. Ağır durumlarda çağrışımlar durabilir. Düşünce içeriği Genel olarak dünyaya, kendine ve geleceğe karşı olumsuz bir bakış vardır. Geçmişe pişmanlıkla, geleceğe umutsuz bakarlar. Yetersizlik, işe yaramama, değersizlik düşünceleri yoğundur. Günlük iş ve sorumluluklarını yerine getiremediklerinden, işe yaramadıklarından yakınırlar. Karamsarlık ve umutsuzluk vardır. Kendini suçlama ve cezalandırma eğilimi yoğun yaşanır. İyileşmeyeceğini, iyileştirilmeye değmeyen biri olduğunu düşünür. Psikotik özellikli depresyonlarda bu temaları içeren sanrılar görülebilir. Ayrıca kötülük görme, nihilistik ve somatik sanrılar da olabilir. Depresyonların 2/3’sinde ölüm düşünceleri, %15’inde özkıyım girişimleri görülür. Psikotik depresyonda bu oran 5-6 kat daha fazladır. Depresyonlarda görülen özkıyım girişimleri özellikle yalnızken, başkalarının yardım ulaştıramayacağı ortamlarda sabaha karşı, kapıları kitleyerek, gizli yerlerde, sonuca kesin ulaşacak yöntemlerle ası, ateşli silah, yüksekten atlama gibi gerçekleştirilir. Çünkü hasta kesin olarak ölmeyi istemektedir. Yaşam anlamsız ve gereksizdir, yaşamdan zevk alınamamaktadır, böylece yaşamanın da bir anlamı yoktur. Duygudurum Belirgin olarak çökkün duygudurum gözlenir. Elem, keder, üzüntü belirgindir. Hasta bunları sözel olarak dile getirebilir. Ya da yüz görünümünden, mimiklerinden anlaşılabilir. Sık ağlamaya görülür. Birlikte bunaltı olabilir. Özellikle sabaha karşı yoğun bunaltı depresyon için tipik kabul edilir sabah bunaltısı. Belirtiler bu dönemde ağırlaşır. Bilitsel yetiler Belirgin bir kayıp yoktur. Ancak ilgisizlik ve isteksizlik nedeniyle kayıp varmış gibi görünebilir. Bu durum özellikle yaşlı hastalarda demans açısından ayırıcı tanıda zorluk çıkarabilir. Bu tabloya “depresif yalancı demans” denir. Dikkat azlığı, dikkati yoğunlaştırmada güçlük, düşünme güçlüğü görülebilir. Ağır durumlarda algı bozuklukları görülebilir. Fizyolojik değişiklikler Uyku bozuklukları sıklıkla uykuya dalmakta güçlük, gece sık uyanma, sabah erken uyanma, iştah bozuklukları sıklıkla iştahta azalma ve kilo kaybı, cinsel isteksizlik, menstürel düzensizlik, enerji kaybı ve çabuk yorulma görülür. Uzun süreli ağrılar, kabızlık-ishal, bulantı kusma gibi bedensel belirtiler görülebilir. Bu tür depresyon “maskeli depresyon” olarak adlandırılır. Ayırıcı Tanı A. Tıbbi hastalıklar Pek çok tıbbi durum depresyon benzeri tablolarla gidebilir. Bu nedenle iyi bir öykü, fizik bakı ve gerekli laboratuvar incelemeleri yapılmalıdır. Ayrıntılı bir öykü bize yol gösterici olabilir. Örneğin aşırı kilo kaybı ya da alımı, çarpıntı, terleme öyküsü varsa tiroid işlevleri değerlendirilmelidir. Hastanın sürekli kullandığı ilaçlar önemlidir. Sadece sürekli kullanılan ilaçlara bağlı olarak depresyon tablosu gelişmiş olabilir. Depresyon ayırıcı tanısında akla gelen bozukluklar 1. Nörolojik hastalıklar Serebrovasküler hastalıklar, demans, Parkinson hastalığı, epilepsi, tümör özellikle frontal lop tümörleri, enfeksiyon vb 2. Endokrin hastalıklar Adrenal bozuklukları addison, cushing, tiroid hastalıkları hipotiroidi, paratiroid hastalıkları hipo-hiper, vb 3. Enfeksiyon ve enflamatuar hastalıkları Viral pnömoni özellikle yaşıl hastalarda, Enfeksiyözmononükleozis özellikle genç hastalarda, romatoid artrit, SLE, tuberküloz, viral hepatit, AIDS, vb 4. Diğerleri Neoplastik hastalıklar özellikle pankreas ve GIS kanserleri, kardiyopulmoner hastalıklar, üremi, postoperatif durumlar, vitamin eksiklikleri vit B12, tiamin, niasin, vb 5. Kullanılan ilaçlar Özellikle uzun süreli bazı ilaç kullanımlarında ikincil olarak depresyon görülebilir. Bunlar; antineoplastik ilaçlar Vincristin, bleomisin, antihipertansif ve kardiyak ilaçlar propranolol, reserpin, lidokain, digital, steroidler ve oral kontraseptifler, analjezikler Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, antibakteriyel ilaçlar streptomisin, dapson, sülfanamid, tetrasiklin, griseofulvin, metranidazol, simetidin, disülfiram, siproheptadin, salbutamol gibi ilaçlardır. B. Diğer ruhsal durumlar 1. Psikotik durumlar 2. Yeme bozuklukları 3. Anksiyete bozuklukları 4. Somatoform bozukluklar 5. Uyum bozuklukları 6. Maddeye bağlı bozukluklarıdır. C. Yas önemli ve sevilen yakın bir kişinin ölümü ile ortaya çıkan yas belirtileri depresyona çok benzer. Birkaç haftadan birkaç aya dek sürebilir. Yasta bireyin kendisine saygı ve bağımlılığı kaybolmaz. Kişi kendini derin bir yitim içinde görse bile kendi değerini küçülmüş yitirmiş hissetmez. Uzadığı takdirde bir depresyon düşünülebilir. Gidiş ve Sonlanım Belirtiler başlangıçta hafifi olduğundan rahatsızlık belli olmayabilir. Çeşitli bedensel yakınmalar, halsizlik, çabuk yorulma ve iştahsızlık nedeniyle diğer hekimlere ya da uzmanlık dallarına başvurabilirler. Hafifi ya da orta derecede depresyon nöbeti genellikle 2-3 haftadan birkaç aya kadar ortalama 2-4 aysürebilir. Ağır depresyonlar ise ortalama 10 ay sürer. Nöbetlerin uzunluğu hastalığın gidişine, psikososyal etkenlere, tedavinin düzensiz ve eksik oluşuna bağlı olabilir. Bir kısım hasta tedavi görmese bile kendiliğinden iyileşebilir. Etkilenen hastaların %75’i genellikle ilk epizoddan sonraki 6 ay içinde ikinci bir depresyon atağı geçirirler. Yaşam boyu geçirilen ortalama depresyon atağı 5 tir. Sonlanım genel olarak iyidir; %50 düzelme, % 30 kısmi düzelme, % 20sinde kronik süreç gelişir. İkinci ve üçüncü nöbetlerde sağaltımın hemen başlamaması, ilk nöbetin uzun sürmesi , güç psikososyal stres etkenleri, düzensiz ve yetersiz sağaltım, ağır kişilik sorunları depresyonda süregenleşmeyi artırmaktadır. Erken yaşta başlayan unipolar depresyon bozukluğunda nöbetler daha seyrek olurken orta ve ileri yaştaki nöbetler daha sık aralıklarla gelişir. Kronik bir depresyon olan distimi üzerine binmiş depresyonun prognozu daha kötüdür. Sıklıkla kişilik bozukluğunun az olması, kişiliğin çevreye ve şartlara uyum yapma yetisinin gelişmiş olması, olumlu aile, iş ve uğraşı koşulları, erken tedavinin başlanması, yaşın genç olması, nöbetlerin seyrek ve iyilik dönemlerinin uzun olması, madde bağımlılığının olmaması depresyonda olumlu sonlanım belirtileridir. MANİ NÖBETİNDE KLİNİK ÖZELLİKLER Ana belirti yükselmiş, taşkın duygudurumdur. Birlikte konuşma, çağrışımlar ve hareketlerde hızlanma psikomotor hızlanma vardır. Psikomotor hızlanmanın yanısıra büyüklük düşünceleri ve benlik kabarması tabloyu tamamlar. Ruhsal Durum Genel görünüm Canlı, aşırı hareketli, renkli giyinmiş, konuşkan ve çoşkuludur. Ağır olgularda psikotik bulgular ve dezorganize davranışlar olabilir. Aşırı hareketlilik nedeniyle hasta dağınık ve bitkin durumda olabilir. Konutma ve ilitki kurma Yüksek ses tonuyla ve hızlı ritmdedir. Konuşmanın arasına girmek, kesmek zordur baskılı konuşma. İnsanlarla kolay ilişki kurar, ancak ilişki yüzeyel ve kısa sürelidir. Bol, el kol hareketleriyle, yüksek sesle konuşma görülür logore. Konuşmada kelime oyunları, şakalar, konudan konuya atlama olabilir. Düşünce akışı Düşünce akışı çağrışımlar hızlanmıştır. Düşünceler hızla birbirini izler, konuşurken konudan konuya atlamalar olabilir, buna fikir uçuşması flight of idea denir. Ancak çoğu kez anlattıklarından bir anlam çıkarılabilir ve mantık bütünlüğü korunmuştur. Düşünceler genellikle birbirleriyle anlam ya da uyak bağlantıları gösterirler klang çağrışım. Düşünce içeriği Düşünce içeriği büyüklük ve kendine güven temaları ile doludur. Benlik kabarmasını yansıtan düşünceler vardır. Kimsenin yapamayacağı işleri yapacak güçtedir, üstündür ve yeteneklidir büyüklük düşünceleri. Psikotik özellikli manide büyüklük sanrıları ön plandadır, ancak duyguduruma uygun olmayan kötülük görme perseküsyon, alınma referans sanrıları da olabilir. Duygulanım Coşku, aşırı neşe öfori, zaman zaman da öfke egemendir. Buna yükselmiş, kabarmış duygudurum denir. Hastanın neşesi çevresindekilere de bulaşır. Ara ara duygulanım değişkenliği labilite görülür. Gülerken birden ağlayabilir, ağlarken gülmeye başlayabilir. Sıklıkla engellendiklerinde öfkeli, kızgın, saldırgan olabilirler. Başlangıçta hafif bir hızlanma ve çoşku hipomani içinde olan hastanın duyguları, hareketleri ve kabarması tırmanarak ağır bir taşkınlık mani durumu ortaya çıkar. Bilitsel yetiler Bilinç açık, yönelim, bellek ve algılama yerindedir. Dikkat kolayca dış uyaranlara çekilebilir disraktibilite. Spontan dikkat artmış, iradi dikkat azalmıştır. Psikotik özellikli manide algı bozuklukları varsanı ve yanılsamalar görülebilir. Sıklıkla dfuyguduruma uygundur. Ağır dezorganize tablolarda bilinç bozukluğu varmış gibi görülebilir. Fizyolojik belirtiler Uyku ileri derecede bozulur. Hasta günlerce uyumaz, sürekli dolaşır, bir şeylerlerle uğraşır. Ertesi gün ise enerjik ve hareketlidir. İştahı artsa bile yemek yemeğe fırsat bulamaz, kilo verir. Cinsel dürtülerini denetlemekte zorlanır. Bu enerjik davranışları nedeniyle bir süre sonra yorgun düşer. Manide Ayırıcı Tanı 1. Şizofrenik bozukluk Şizofrerniklerde görülen neşede bir acayiplik , anlaşılmazlık ve belirtilen düşüncelerle bir uyumsuzluk vardır. Duygulanım tek düze ya da uygunsuzdur. Sanrı ve varsanılar genellikle düzensiz , dağınık ve duygudurumla uyumsuzdur. Mantık zinciri bozulmuştur. Hastanın anlattıklarından bir anlam çıkarmak zordur. Bu nedenle de hastayla ilişki kurmak zorlaşır. Manik nöbet ataklar şeklinde gider ve arada iyilik dönemleri bulunur. Şizofrenide ise hastalık genelde süreğendir. Zaman zaman kismi düzelmeler olsa da rahatsızlığın izleri düzelme dönemlerinde de görülür. 2. Sanrısal bozukluk 3. Kısa psikotik bozukluk 4. Tıbbi durumlara bağlı Nörolojik Epilepsi, Fahr hastalığı, Huntington hast, Migren, Multipl Skleroz Endokrin Tiroid bozuklukları, postpartum bozukluklar, cushing hastalığı Enfeksiyöz AİDS, SLE Diğer Tümörler, travma, üremi, vitamin eksikliği B12, C, niasin İlaçlar L dopa, bromokriptin, amfetamin, simetidin, baklofen, isoniasid Gidiş ve Sonlanım Hastaların çoğunda birkaç haftadan birkaç aya kadar nöbet yatışır. Uygun sağaltımla bu süre kısalır. Bipolar bozukluk sıklıkla depresyonla başlar, %10-20 yalnızca yineleyen mani şeklindedir. Mani atağından sonra ilk 2 yılda %40-50 atak yineler. Aradaki iyilik dönemlerinde belirti bulunmaz. Bipolar bozukluğun karışık mikst tipinde mani ve depresyon belirtileri birbirleriyle içice geçer ve aynı zamanda birlikte bulunabilir. Bipolar bozuklukta nöbetler arası iyileşme dönemleri kısa süreli olursa, ve yılda en az 4 kez nöbet geliyorsa buna hızlı döngülü rapid cycling bipolar bozukluk denmektedir. Mani nöbetlerinin kısa sürmesi, geç başlangıç, iyilik dönemlerinin uzun sürmesi, olumlu aile, iş ve uğraşı koşulları, madde alışkanlığının olmaması olumlu sonlanım göstergeleridir. Sağaltım Depresif Dönemin Sağaltımı Depresif dönemin özellikleri, tipi, şiddeti, ayırıcı tanısı yapılarak uygulanacak sağaltım yöntemi kararlaştırılır. Eğer atağın özellikleri yeterince belirlenememişse, diğer uzmanlık dalları ile işbirliği gerekiyorsa, hasta yemiyor, ,içmiyor, ilaç kullanmayı reddediyorsa, özkıyım düşünce ve girişimleri varsa, psikotik özellikli depresyon ise, yeterli sağaltımı almasına karşın düzelme olmamışsa hastaneye yatırılarak izlenmesinde yarar vardır. Böyle yemiyor, içmiyor, fizik durumu kötüye gidiyorsa, konuşmuyorsa, ağır sanrıları, özkıyım düşünceleri ya da girişimleri varsa çoğu kez en etkili ve hızlı sağaltım yolu EKT elektrokonvulsif terapi dir. Depresyon sağaltımında kullanılan ilaçlar antidepresanlardır. Etki açısından antidepresanlar arasında belirgin bir fark yoktur. Ancak yan etkileri açısından farklılıklar göstermektedirler. Bu nedenle ilaç seçiminde yan etkiler dikkate alınarak hastanın durumuna göre ilaç seçilmelidir. Özellikle hastanın daha önce kullandığı ve yarar gördüğü ilaç ilk seçenek olmalıdır. Antidepresanların iyileştirici etkileri 10-15 günden sonra başlar, yan etkileri ise bu 10-15 gün içinde görülürler. Bu bilgilerin hasta ve yakınlarına ayrıntılı olarak verilmeleri ilaca uyumu arttırır. Kullanılan ilaçların etkin dozda ve etkin sürede kullanılmaları önemlidir. Bu nedenle depresyon belirtileri yatıştıktan sonra 6-9 ay süreyle ilaç kullanılmalıdır. Erken ilaç kesilmelerinde yinelemeler görülebilir. Sağaltımda öncelikle bir tür anridepresan ilaç verilmeli, 4-6 haftalık bir kullanımdan sonra alınan yanıt değerlendirilmelidir. Gerekirse başka grup bir antidepresan eklenebilir ya da değiştirilebilir. Sağaltıma dirençli olgularda tiroid hormonu, lityum sağaltıma eklenebilir. Manik Dönemin Sağaltımı Ağır manik atakta hastaneye yatırılarak sağaltım yapılmalıdır. Hastanın beslenmesine, sıvı-elektrolit dengesine, temizliğine ve fizyolojik işlevlerine özen gösterilmelidir. Başlangıçta hastaya antipsikotik ilaçlar verilmelidir. Ağızdan almayı kabul ediyorsa bu şekilde, daha ağır durumlarda, uyumsuzluk durumlarında parenteral yoldan yapılması uygun olacaktır. Gerekirse sedasyonu sağlamak için benzodiazepinler eklenebilir. Akut mani sağaltımında antipsikotiklerle birlikte ya da tek başına antimanik ve duygudurum düzenleyici özelliği olan lityumun önemli bir yeri vardır. Akut durumda kan seviyesi mEq/lt olacak şekilde doz ayarlanmalıdır. Lityuma yanıt vermeyen durumlarda karbazepin ya da sodyum valproat kullanılabilir. Eksite olan ve antipsikotiklerle denetlenemeyen olgularda EKT etkili bir yöntem olabilir. Nöbet yatıştıktan sonra hasta ile hastalığın türü, nöbetlerin sıklığı gözden geçirilir. Uzun süreli sağaltım, bakım ve koruyucu önlemler hastaya ve ailesine açıklanır. Bipolar Bozuklukta Koruyucu Sağaltım Bipolar bozuklukta lityum koruyucu özelliği olan bir ilaçtır. Lityumun koruyucu etkinliği %80 dolayındadır. Hastanın lityumu yıllarca düzenli alması, düzenli kan düzeyi ölçümleri yaptırması, yan etkilere yönelik incelemeleri yaptırabiliyor olması zorunludur. Lityum sağaltımı başlanmadan önce yan etkilere yönelik böbrek, tiroid, karaciğer, kan ve kalp incelemeleri yapılmalıdır. Lityum başlandıktan 5-7 gün sonra lityum kan düzeyi ölçülür. Korunma amacı için uygun olan düzey mEg/lt dir. Bipolar bozukluğun koruyucu sağaltımında lityum etkili olmazsa karbamazepin, sodyum valproat da kullanılabilir. DİSTİMİK BOZUKLUK Depresif belirtilerin daha hafif düzeyde en az 2 yıl boyunca sürdüğü bir klinik tablodur. Yaşam boyu yaygınlığı %6 dolayındadır. Daha süregen gidişli bir durumdur. Depresyonun vegetatif belirtileri daha ön plandadır. Antidepresan ilaçlarla sağaltımı yapılır. SİKLOTİMİK BOZUKLUK En az 2 yıl süreyle hipomani ve major depresif bozukluğu karşılamayan nöbetler halinde gidiş gösteren bir klinik tablodur. Yaşam boyu yaygınlığı %1 dolayındadır. Antidepresanlar, antipsikotikler ve lityum sağaltımında kullanılabilir. Bunların dışında genel tıbbi duruma bağlı, madde kullanımına bağlıduygudurum bozuklukları görülebilir. Özpoyraz Önerdiğimiz İçerikler
Başlıklar1 Duygudurum bozukluğu nedir?2 Duygudurum bozukluğu için hangi doktora gidilir?3 Duygudurum bozukluğu nedenleri nelerdir? Genetik Çevresel Sebep4 Duygudurum bozukluğu engel Duygudurum bozukluğu engel oranı tablosu5 Duygudurum bozukluğu engelli raporu Depresyondan bipolar bozukluğa kadar değişen ruh sağlığı sorunları, duygudurum bozuklukları olarak yazımızda; Duygudurum bozukluğu nedir? Duygudurum bozukluğu için hangi doktora gidilir? Duygudurum bozukluğu nedenleri nelerdir? Duygudurum bozukluğu engel oranı, duygudurum bozukluğu engel oranı tablosu, duygudurum bozukluğu engelli raporu sorularının cevaplarını sizler için araştırdık. Duygudurum bozuklukları, kişinin duygularını, enerjisini ve motivasyonunu aynı anda etkileyebilen bir grup psikiyatrik hastalıktır. En belirgin iki örnek, majör depresif bozukluk ve bipolar bozukluktur. Duygudurum bozukluğu nedir? Duygudurum bozuklukları olarak da bilinen duygulanım bozuklukları, öncelikle kişinin duygusal durumunu etkileyen akıl sağlığı problemidir. Günlük yaşamda düşünme, hissetme ve yaşama biçimlerini etkilerler. Diğerlerinin yanı sıra majör depresif bozukluk ve bipolar bozukluk da dahil olmak üzere birçok duygudurum bozukluğu türü vardır Her iki kategoride de insanlar kendilerini kötü, üzgün veya umutsuz hissettikleri depresif dönemler veya dönemler geçirirler. Bununla birlikte, bipolar bozukluğu olan kişilerde manik dönemler de vardır; bu dönemler kendilerini “aşırı derecede gergin”, sinirli veya enerjik hissettikleri dönemlerdir. Semptomlar duruma ve kişiden kişiye değişir. Duygudurum bozukluğu olan kişiler genellikle ruh hallerini düzenlemede sorun yaşarlar ve ilgi ve enerji seviyelerinde değişiklikler yaşarlar. Duygudurum bozukluklarının sebepleri tam bilinmese de beyin kimyasallarındaki dengesizlikler bir rol oynar. Beklenmedik yaşam olayları ve/veya kronik stres gibi çevresel faktörler de duygudurum bozukluğuna katkıda bulunabilir. Önerilen YazıEngelli Oranı Nasıl Hesaplanır? Balthazard Formülü Duygudurum bozukluğu için hangi doktora gidilir? Yaşam kalitenizi etkileyen belirtiler yaşıyorsanız veya duygudurum bozukluğunuz olabileceğinden endişeleniyorsanız hemen doktorunuzu görmelisiniz. Duygudurum bozukluğu yaşadığınızı düşünüyorsanız ya da teşhis koyulması durumunda, sağlık hizmeti sağlayıcınızla örneğin, birinci basamak doktoru, psikiyatrist, psikolog veya sosyal hizmet uzmanı devam eden bir ilişki sürdürmeniz önemlidir. Duygudurum bozukluğu nedenleri nelerdir? Duygudurum bozukluklarına aşağıdaki faktörler neden olabilir Genetik Sebep Ebeveynlerinizden duygudurum bozukluklarına genetik bir yatkınlığı bir kişinin bir durum geliştirmesini daha olası hale getirir alabilirsiniz. Bu, yaşamın erken dönemlerinde bir duygudurum bozukluğu yaşayan veya şiddetli semptomları olan kişiler için daha doğru olur. Çevresel Sebep Hayatınızın erken dönemlerinde yaşadığınız olumsuz deneyimler örneğin, bir istismar öyküsü sizi duygudurum bozukluğu geliştirmeye yatkın hale bozukluğu atakları genellikle bir ilişki, iş veya tıbbi problemler gibi stresli bir anın tetiklemesi ile başlayabilir. Ancak hastalığın ilerleyen dönemlerinde bu her zaman böyle olmaz. Duygudurum bozukluğu engel oranı Psikiyatristler, duygudurum bozukluğunuz olup olmadığını belirlemek için kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirme yapmaktadır. Belirtilerinizi izlemek ve ilerlemenizi takip etmek için size sıklıkla duygudurum bozukluğu ilgili sorular sorabilir ve sizi takip edebilir. Duygudurum bozukluğu teşhisi yapılması durumunda alt kısımda yer alan engel oranı verilebilir. Duygudurum bozukluğu engel oranı tablosu a Manik nöbet, bipolar duygudurum bozukluğu, Duygudurum BozukluğuOran1-Tedavi ile işlevselliği tam düzelen%02-Tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen%403-Tedavi ile işlevselliği düzelmeyen%70 b Yineleyen depresif bozukluk Duygudurum BozukluğuOran1-Tedavi ile işlevselliği tam düzelen%02-Tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen%203-Tedavi ile işlevselliği düzelmeyen%40 c Yineleyen depresif bozukluk, şimdiki nöbet psikotik belirtili olan, olmayan, ağır Duygudurum BozukluğuOran1-Tedavi ile işlevselliği tam düzelen%02-Tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen%403-Tedavi ile işlevselliği düzelmeyen%70 Not Yineleyen depresif bozukluğu olup, remisyonda olan kişilere engel oranı verilmemelidir. Duygudurum bozukluğu engelli raporu Duygudurum bozukluğu engelli raporu için başvurmak için öncelikleyetkili hastanelerin sağlık kurulu birimine ziyaret etmelisiniz. Sağlık kurulu birimi duygudurum bozukluğu teşhisi, durumu, şiddetini değerlendirmek için sizi ilgili bölüme sevk edecektir. Uzman doktorunuz gerekli araştırmaları yaparak duygudurum bozukluğu teşhisi için karar verecek ve sağlık raporu, erişkinler için engel oranı klavuzunda yer alan “Ruhsal Hastalıklar 3” kısmında yer alan duygudurum bozukluğu engel oranı ölçütlerine göre sağlık raporu verecektir. Post Views
2 Merhaba [MENTION=19663]Sepultura[/MENTION] öncelikle şifalar diliyorum. Bu yazdıklarınızı tam olarak birşey demem mümkün değil ancak şukadarını söyleyebilirim. Tek başına astım için bir oran verilmez etkilerine göre oran verilir bu etkilerde şu şekildedir. Doğuştan veya kazanılmış akciğer, plevra vegöğüs kafesi hastalıkları veya akciğeri tutan diğer bütün hastalıklarda,solunum ve dolaşım fonksiyonunda bozukluk yapmışsa; Solunum FonksiyonTestlerine göre değerlendirme yapılır; a- Az etkilenme varsa% 20 b- Orta derecede etkilenme varsa% 40 c- Ağır derecede etkilenme varsa veya kronik korpulmonale gelişmişse% 80 Depresif ve uyum bozukluklarıda şu şekilde değerlendirilir. Duygudurum Bozuklukları nöbet, bipolar duygudurum bozukluğu, yineleyici depresyon, kronik depresyon 1-Tedavi ile işlevselliği tam düzelen 0 2-Tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen 40 3-Tedavi ile işlevselliği düzelmeyen 70 - Nevrotik, stresle ilgili ve somatoform bozukluklar; yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu, fobi, konversiyon bozukluğu, somatizasyon bozukluğu, hipokondriyazis, Ağır stres tepkisi ve uyum bozukluğu, Dissosiyatif bozukluk 1-Tedavi ile işlevselliği tam düzelen 0 2-Tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen 25 3-Tedavi ile işlevselliği düzelmeyen 50 Göz için de mutlaka bir oran belirlenir ve bir kaç hastalığınız olduğundan dolayı balthazard sistemiyle hesaplama yapılarak raporunuz düzenlenir.
Ana sayfa Tüm Kütüphaneler f32 depresif nobet nedir Sorular f32 depresif nobet nedir 474 Uzm. Dr. Hasan Semih Bilgin tarafından cevaplandı. MR VE EEG SONUCU HAKKINDA BİLGİ Hocam selamlar. 12 yıldır epilepsi hastasıyım. Son çektirmiş olduğum MR raporum şu şekildedir. Aksiyel pland... 23 Kasım 2021 0943 Prof. Dr. Yıldız Değirmenci tarafından cevaplandı. Uzm. Dr. Fırat Çelik tarafından cevaplandı. İlac bagımlılığı Merhaba hocam öncelikle iyi çalışmalar dilerim hocam benim şöyle bir problemim var 8 sene önce ankısiyete oldum ve ... 7 Ekim 2021 0206 Uzm. Dr. Serhat İpekçi tarafından cevaplandı. Orta depresif nöbet tanısı Orta depresif nöbet Merhaba hocam emine ben bir psikiyatri doktoruna gittim bans bunun sebebinin daha önce kulkanm... 7 Eylül 2021 1518 Uzm. Dr. Serhat İpekçi tarafından cevaplandı. Kas kasılması Merhaba hocam. Annem 11 ay önce avm nedeniyle beyin kanaması geçirdi ve ameliyat oldu ameliyat esnasında da 2 kez k... 2 Eylül 2021 1611 Doç. Dr. Akçay Övünç AKYILDIZ tarafından cevaplandı. Rapor puani İyi günler hocam benim İlaç kodum Tanım orta depresif tanı Ayrıca f32 f4 f38 f39 tanilarim var özürlü raporu... 24 Ağustos 2021 1345 Uzm. Psk. Damla Nur Dolu tarafından cevaplandı. Psikolojik Merhabalar hocam ben hayattan zevk almıyorum yaşamak istemiyorum herşey boş geliyo kılımı kıpırdarmak istemiyorum a... 2 Ağustos 2021 1445 Uzm. Dr. Nihal Mumcu tarafından cevaplandı. Psikiyatrik mi Epilepsi mi? Hocam benim epilepsim var aynı zamanda son çalıştığım yerden psikolojik rahatsızlıklar sebebiyle ayrıldım. Sulinex,... 11 Temmuz 2021 1352 Doç. Dr. Adnan Cansever tarafından cevaplandı.
Depresyonu sıklığı ne kadardır? Genel olarak major depresyon yaygınlığı % kadardır. Bir yıllık yaygınlık % olarak verilmektedir. Hayat boyu risk erkekler için % 3-12, kadınlar için % 10-26'dır. Farklı araştırmalara göre farklı rakamlar verilmekle birlikte tüm oranlar buna yakındır. Epidemiyolojik veriler herhangi bir yılda kadınların % 13'ü, erkeklerin % 8'inin depresyonda olduğunu göstermektedir. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Çalışması’nda 12 aylık depresif nöbet yaygınlığı kadınlarda % erkeklerde % tüm nüfusta % olarak verilmektedir. Görüldüğü gibi kadınlarda iki kat daha fazladır. Yineleyici depresyonlar kadınlarda daha sıktır. Akut atak geçirenlerin % 15 kadarında depresyon süregenleşme eğilimi gösterir. Depresyon için risk etkenleri nelerdir? Erken ebeveyn kaybı Madde ve alkol kötü kullanımı Anksiyete bozuklukları Kadın olmak Erken ebeveyn kaybı Düşük sosyoekonomik düzey Ayrı yaşama, boşanmış olma İşsizlik İşsizlik depresyonda risk etkeni olması yanında işte verimliliği azalmasının önemli nedenlerindendir. Daha önce depresyon geçirmiş olma Yakın zamanda önemli yaşam olayları, stres etkenleri Kişilik yapısı Çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel kötü davranılma öyküsü Bazı ilaçlar Tıbbi hastalıklar Hormonal değişiklikler. Depresyonda cinsiyet farklılığı nasıl açıklanabilir? Kadınlarda depresyonun erkeklere göre iki kat fazla olması erkeklerin belirtilerini, alkol kullanımı, değişik eyleme vurum davranışları şeklinde ifade etmesi, kadınların bu olanakları kullanamamaları, aynı stres etkeni karşısında daha yoğun belirtiler göstermesi biçiminde açıklanmaktadır. Diğer önemli bir açıklama da hormonal nedenler ve geleneksel kadın rolü ile ilgilidir. Ayrıca kadınlarda gebelik, doğum, premenstrüel dönem gibi biyolojik ve psikolojik olarak depresyona yatkınlık yaratan ek özellikler vardır. Cinsel ve fiziksel istismar da kadınları daha çok etkilemektedir. Kadın ve ekeklerde depresyon sıklığı ile ilgili olarak aşağıdaki sıralama yapılabilir en azdan en sıka doğru Evli erkek Evli kadın Bekar veya dul kadın Bekar, dul, boşanmış erkek Ayrı yaşayan ve boşanmış erkek Depresyonun klinik belirtileri nelerdir? Klinik depresyonun temel niteliği hoş olmayan duygudurum, ilgi ve zevk azlığı, umutsuzluk ve karamsarlıktır. Olgular derin bir üzüntü yaşarlar. Gelecekleri ve yaşadıkları ile ilgili olarak hep kötümser düşünürler. Hastada depresif duygudurum ile birlikte değişik etkinlik ve sorumluluklara karşı ilgi kaybı izlenir. Olağan etkinliklerden zevk alamaz. İş, özel zevkler, bireysel ilişkiler, cinsel aktivite de dahil olmak üzere hiçbir şeyden zevk alamazlar. Bazı olgularda önde gelen belirti bunaltı olabilir. Anksiyete bunaltı, kaygı düzeyi çok artabilir, ajitasyon huzursuzluk gösterebilirler. Genel olarak ilgileri azalır. Umutsuzluk ve çaresizlik duyguları o kadar yoğun olabilir ki düştükleri bu durumdan hiçbir şekilde kurtulamayacaklarını düşünebilirler. Depresif hastalar basit günlük aktiviteleri bile yapmakta güçlük çekerler. İş, aile, para ve kendi sağlıkları ile aşırı biçimde kafaları meşgul olur. Enerji düzeyi azalır. Bazı olgularda önde gelen belirti somatik belirtiler olabilir. Tepkisel davranırlar. Umutsuzluk, kötümserlik, benlik saygısında düşme ve suçluluk duyguları intihar düşünce ve eylemlerini uyarır. Sevilenle yeniden birleşme düşünceleri ortaya çıkabilir. Düşünce içeriğinde geçmiş olaylar önemli bir yer tutar. Yoğun anksiyete bunaltı, kaygı belirtilerinin depresyon olgularında intihar girişimleri için belirleyici bir etken olduğu ileri sürülmektedir. İntihar düşünceleri ve girişimleri depresyonun önemli belirtilerindendir. Depresif olguların çoğunda duygudurum değişiklikleri ile birlikte iştah ve kilo kaybı bulunur. Uyku bozukluğu depresyonun çok sık karşılaşılan bir belirtisidir. Dalgınlık, unutkanlık olabilir. Bazen ağır olgularda aklından geçenlerle dış dünyada olanlar birbirine karıştırılabilir. Depresyon tanısı nasıl konur? Depresyon tanısı koyabilmek için anlatılan belirtilerin tamamının bulunması gerekmez. Yukardaki belirtilerden bir küme işlevselliği bozacak kadar ağır ise ve başka nedenlere bağlanamıyorsa tanı konur. Çocuklarda depresyon görülür mü? Evet. Çocukluk döneminde de depresyon görülebilir. Tedavi edilmemesi halinde uzayabilir ve erişkinlikte de sürebilir. Çocuklarda depresyon belirtileri bazen erişkinliktekinden ayrılabilir. Okul reddi, hastalık uydurma, ebeveynlerini kaybetme kaygısı, okul sorunları biçiminde kendini gösterebilir. Depresyonun seyri nasıldır? Depresyon olgularının % 85 ya da daha fazlası bilinen olağan tedavi yöntemlerinden yararlanır. Tedavi edilmeyen olgular ise 6-24 ayda düzelirler. % 5-10 kadar olguda ise iki yıldan fazla sürer. Tedavi ile bu süre birkaç hafta ile birkaç aya indirilebilmektedir. Tedaviye erken başlamak yanıt alma süresini kısaltır. %10-15 olgu ise süregen seyir gösterir. Başlama yaşı yönünden aynı aile bireyleri arasında ilişki vardır. Erken başlayanlarda yineleme olasılığı daha yüksektir. Stres etkenleri ile başlaması arasında bir ilişki olabilmekle birlikte bu zorunlu değildir. Depresyon yaşam boyu ataklar ve yinelemelerle sürer. Depresyon tekrarlar mı? Depresyon yineleyici bir hastalıktır. Daha önce tekrarlamış olması tekrarlama olasılığını arttırır. Depresyonda yineleme için risk etkenleri Kalıntı belirtilerin varlığı Daha önce depresyon geçirmiş olmak Kronik depresyon Duygudurum bozuklukları için aile öyküsü Anksiyete ve madde kullanımı depresyonla birlikte görülmesi Depresyonun 60 yaş üzerinde başlaması Depresyonun nedenleri nelerdir? Birçok psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi depresyonda da tüm kliniği açıklayacak bir model bulunmamaktadır. Genel kabul gören görüş beyinde kimyasal iletimde rol alan maddelerle ilgili bir dengesizliğin olmasıdır. Bu dengesizlik çevresel nedenlerden etkilenmektedir. Uyku bozuklukları depresyona neden olabilir mi? Uyku sorunu depresyonun önemli bir belirtisi olması yanında depresyona da neden olabilir. Son yıllarda uzun süreli uykusuzluğun depresyona yol açabileceği konusunda kanıtlar ortaya çıkmıştır. Bu nedenle uyku düzeninin sağlanması tedavinin temel amaçlarından biri olmalıdır. Bu amaçla olguların alkol almaları uyku sorununu genellikle kötüleştirmektedir. İlaçlar depresyona neden olabilir mi? Birçok antihipertansif ilaç, kalp ilaçları kardiyotonik, antianjinal, antiaritmik, antiinflamatuar, ağrı kesici ve romatizma tedavisinde kullanılan ilaçlar antibakteriyel ilaçlar, hormonlar, kolinerjik ilaçlar, organik çözücüler, birçok psikotrop ruhsal yapı ve sinir sistemi üzerinde etkisi olan bazı ilaçlar ilaç, alkol depresyona neden olabilir. İlaç ve alkol yoksunluğu da depresyona neden olabilir. Tıbbi nedenler depresyona neden olabilir mi? Evet. Birçok enfeksiyon hastalığı, tümörler, kalp ve solunum sistemi hastalıkları, birçok merkezi sinir sistemi hastalığı, genel beden travmaları, metabolik hastalıklar, beslenme sorunları, mide-barsak sistemi hastalıkları, kollagen doku bağ dokusu hastalıkları gibi birçok hastalık depresyona neden olabilir. Hastanede yatan olgularda olasılık daha da artar. Depresyonun normal yastan ne farkı vardır? Yasta üzüntü, ağıt, değişkenlik gösteren anksiyete, kötü rüyalar ve buna bağlı uyku sorunları, uykusuzluk, iştahsızlık, kilo kaybı ve normal etkinliklere karşı ilgi azlığı gibi depresyonda da izlenebilen belirtiler bulunur. Normal yasta bu belirtiler zamanla azalarak kaybolur. Sıklıkla da hekim müdahelesi gerekmez.. Depresyonda benlik saygısı azalırken kayıp ardından izlenen depresif durumlarda benlik saygısı korunur. Kendilerini değersiz bulmazlar, ağır suçluluk duyguları da olmaz. Ayrıca işlevsellikte önemli bir kayıp da olmaz. Depresyon belirtileri yaşla değişkenlik gösterir mi? Evet. Yaşlılarda bedensel ve bilişsel belirtiler affektif belirtilere göre daha fazla izlenir. Depresif duygudurum sık olmakla birlikte duygusal ifadelerde azalma daha sık izlenir. Apati, yorgunluk ve uyku sorunları sık olarak ifade edilirken çökkünlük pek ifade edilmez. Somatik belirtilerin yaşlılarda tıbbi durumlara bağlı olma olasılığını da unutmamak gerekir. Depresyon olgularında intihar olasılığı ne kadardır? Duygudurum bozukluğu gösterenlerde intihar düşünce ve eylemleri % 20-40 kadardır. İntiharları gerçekleştirenlerin geçmişlerinde de intihar girişimleri bulunmaktadır. İntihar riski belirtilerin şiddeti ile her zaman bağlantılı değildir. Yaşlılarda intihar olasılığı gençlere göre iki kat daha fazladır. İntiharla ilgili konuşanlarda olasılığın daha az olduğu düşüncesi yanlıştır. Hastanede yatan olgularda intihar girişimi oranı % 15 kadardır. Depresyon olgularının % 15’i intiharla ölmektedir. Tüm intiharların % 70’i depresyon olgularıdır. Depresyon olgularının hastaneye yatması zorunlu mudur? Depresyon tedavisinde hastaların yatırılması genellikle gerekmez. Aşağıdaki özellikleri taşıyan hastaların yatması gerekebilir. Ciddi intihar düşünceleri gösterenler İntihar planları yapanlar Kendine ve çevreye zarar verme eğilimi olanlar Gıda reddi olanlar Ayaktan tedaviyi sürdürme güçlükleri Psikotik özellik gösterenler Ciddi intihar girişimi olanlar Depresyon genetik bir hastalık mıdır? Hem depresyon hem de bipolar bozukluk iki uçlu hastalık ailesel yatkınlık gösterir. Yakın akrabalarda bu iki hastalığın görülme sıklığı genel topluma göre 2-5 kat daha fazladır. İkiz çalışmaları da genetiği desteklemektedir. Ancak genetik etkiler yatkınlık düzeyindedir. Depresyon hastalığı çevresel stres etkenlerindeden önemli ölçüde etkilenir. Depresyon tedavi edilebilir bir hastalık mıdır? Evet. Depresyonda tedavide işbirliği yapan hastalarda tedavinin başarısı hemen hemen kural gibidir. Olgular tedaviye yüksek oranda yanıt verir. Psikoterapi yarar sağlar mı? Evet. Bilişsel, davranışçı tedaviler, kişiler arası ilişkilere yönelen psikoterapiler depresyonda yarar sağlar. Hafif depresyonda psikoterapi öncelikli olarak seçilebilir. İyileştikten sonra ilaç kesilmeli midir? Hayır. Depresyonu süreğenlik kazanmasında ve yinelemesinde en önemli nedenlerden birisi eksik tedavidir. İlk kez tedaviye alınanlarda tedavi süresi yaklaşık bir yıldır. Bu süre sonunda kalıntı belirtiler varsa süre uzatılır. Yineleyen olgularda da tedavi süresi uzamaktadır. Antidepresan ilaçlar mutluluk ilacı mıdırlar? Bağımlılık yaparlar mı? Hayır. Antidepresan ilaçlar depresyon olgularında duygudurumda yükselmeye neden olmakta, depresyonu tedavi etmekte, ancak normal duygudurumu değiştirmemektedir. Öfori yapmazlar. Fiziksel bağımlılığa neden olmazlar. Antidepresan ilaçlar diğer ilaçlarla etkileşir mi? Tamamının olmasa bile bazılarının ciddi etkileşmeleri olabilir. Bu konuda en doğru yaklaşım tedavi eden hekimden bilgi almaktır. Yeniden hastalanmamak için ne yapılmalıdır? Bu konuda en uygun yol doktorunuzun önerilerine uymaktır. Yineleyen depresyonlarda en önemli neden gerek ilacın dozu gerekse tedavi süresi açısından yetersiz tedavidir. Doz ve tedavi süresine uymak depresyondan yüksek oranda korunmayı sağlar. Çevresel nedenlerin belirgin olduğu durumlarda stres etkenlerini azaltacak veya kontrol edecek önlemler depresyonun yinelemesini azaltabilir. Örneğin aile içi iletişim sorunlarının belirgin olduğu durumlarda aile veya bireysel psikoterapi yarar sağlayabilir. İlaçların ciddi yan etkileri var mıdır? Antidepresan ilaçlar uzun süre kullanım güvenliği kanıtlanmış ilaçlardır. Doktor denetiminde kullanılması halinde kalıcı ve ciddi yan etkilere neden olmazlar. Ancak her ilaca karşı aşırı duyarlılıkların olabileceği, fiziksel sorunların ilaçların yan etkilerini arttırabilecekleri unutulmamalıdır. Sık görülebilen yan etkiler arasında Ağız kuruluğu Görme bulanıklığı Kabızlık Bulantı, kusma Terleme Uyuşukluk Uyku sorunları Kilo alma Baş ağrısı, baş dönmesi Mide barsak sistemi bozuklukları ve ishal Karın ağrısı Libido azlığı ve başka cinsel sorunlar Bunaltı sayılabilir. Yan etkilerin bireysel olarak ve ilaç gruplarına göre farklılık gösterebileceği unutulmamalıdır. Antidepresan ilaçlarla birlikte alkol alınabilir mi? Antidepresan ilaçlar alkolün etkilerine karşı duyarlılığı arttırırlar. Ayrıca alkol antidepresan ilaçların klinik etkinliğini de azaltır. Nöbet olasılığı da artar. Bu nedenle antidepresan ilaçlarla birlikte alkol alınması önerilmez. Bu tür etkileşmeler bazı ilaç gruplarında daha önemlidir. Bunun için doktorunuzdan bilgi almalısınız. Depresyon bir kişilik sorunu veya zayıflığı mıdır? Kesinlikle hayır. Depresyon gerçek bir hastalıktır. Kişilik zayıflığı ile bağlantısı yoktur. Hekim önerilerine uymamanın nedenleri nelerdir? İstenmeyen yan etkiler Hasta hekim ilişkisinin niteliği, güvensizlik, yeterli bilgi alamama Hastalığın şiddeti Hastanın eğitim düzeyi Eğitim düzeyi düşük olanlarda uyumsuzluk daha fazladır. Antidepresan ilaç seçimi Bir ilaca uyum göstermeyen olgu başka bir ilaca uyum dösterebilir. Hastanın kişilik yapısı Depresyon ağırlaşarak şizofreni gibi ağır hastalıklara dönüşür mü? Hayır. Şizofreni ile depresyon arasında nedensellik bağlantısı yoktur. Depresyon ağırlaştığında ağır depresyon olur. Ancak depresyon şizofreninin seyri sırasında sık olarak ortaya çıkar. Şizofreniye eşlik eden depresyonlar ile diğer depresyonlar arasında nedensellik bağı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bipolar bozukluk ile depresyonun ne gibi bağlantısı vardır? Bipolar bozukluk depresyondan şimdi veya geçmişte en az bir manik atak taşkınlık nöbeti olması ile ayrılır. Bipolar bozuklukta manik atak yanında depresif dönemler de olabilir. Depresyon olgularının % 10 kadarı hastalığın bir devresinde manik bir atak geçirmektedirler. Diğer bir deyimle bipolar bozukluğa dönüşürler. Duygudurum bozukluğu atağı mani veya depresyon olan olgularda manik atak için kesin bir belirleyici olmamakla birlikte ailede bipolar bozukluk olması bu açıdan önem taşımaktadır. Psikofarmakoloji Bilimsel Çalışma Birimi tarafından hazırlanmıştır
orta depresif nöbet engel oranı